23 Mart 2013 Cumartesi

Hidroelektrik Santraller

Hidroelektrik Santraller

Günümüzde 150 ülkede kullanılan hidroelektrik santraller, dünya toplam enerji gereksiniminin % 19’unu karşılamaktadır .Dünya hidroelektrik enerji üretiminin % 50’si ABD, Brezilya, Çin,Kanada ve Rusya tarafından üretilmektedir. Dünya elektrik enerjisinin beşte biri ve dünya ülkelerinin üçte birinin elektrik gereksinimi % 50 HES yapılarından karşılanmaktadır. Dünyada 24 ülkede toplam ulusal elektriğin % 90’ını ve 63 ülkede % 50’sinin hidroelektrik santrallerden elde ediliyor olması bu yapıların enerji sağlamada önemini göstermektedir. Ucuz ve yenilenebilir enerji sağlamaları nedeniyle ülkemizde de baraj ve HES’ler kullanılmakta ve bu yapıların sayısı her geçen gün artmaktadır. Baraj ve HES’lerin inşası, su ve elektrik gereksiniminin karşılanması için etkili bir yol olarak görülmekle birlikte, bu yapılar toplumsal, çevresel ve ekonomik anlamda bedellerin ödenmesine de yol açmaktadır.Türkiye'de Hidrolik enerji toplam enerji üretiminin %28'ini karşılar. Tercih edilme sebebi ise,düşük potansiyel risk taşımaları, yenilenebilir, yüksek verimli, yakıt gideri olmayan, enerji fiyatlarında sigorta rolü üstlenen, uzun ömürlü, işletme gideri çok düşük ve dışa bağımlı olmayan yerli bir enerji üretim biçimi olmalarıdır.

HES’lerin Zararları



  •         Barajlar, konum ve boyutlarına göre akarsuların doğal akışı ve yapısını değiştirir. Bu durum su kalitesinin bozulması,canlıların yaşam alanlarının tehlike altına girmesi ve pek çok canlı türünün yok olması gibi ciddi sorunları gündeme getirmektedir Doğa Derneği ve Atlas dergileri,Türkiye’deki az bulunan ve tehlike altındaki canlı türlerinin yaşadığı 266 önemli doğa alanını belirlemiştir .Planlanan bütün baraj ve HES’lerin uygulanması halinde,bu alanlarda yaşayan nadir canlıların önemli bir kısmının nesli geri dönüşü olmayacak biçimde tükenecektir.
  •       Baraj yapımında temel hedef, akarsular gibi doğanın en dinamik ve üretken sistemlerinden yararlanarak onlardan sulama, içme suyu ve enerji üretimi gibi gerekçelerle en yüksek yararı elde etmektir. Barajların inşası ile akarsular kıyılardaki deltalarına tortu taşıyamamakta ve deltalarına zamanla denizlere teslim olmaktadır. Tortuları bağlı olarak taşınan besin maddeleri de barajlarda tutulduğundan, deltalardaki ve denizlerdeki canlılara ulaşamamaktadır. Barajlar, suyun aşındırıcı etkisiyle tarım faaliyetleri başta olmak üzere deltadaki tüm geçim kaynaklarını tehdit etmektedir
  •      Su kaynakları kısıtlı olan kapalı havzalardaki akarsularda inşa edilen barajlar, suyu havzanın irtifası yüksek noktalarında tutarak, havzanın aşağı kesimlerine olan su akışını azaltmaktadır. Bu durumda, havzanın orta kesimindeki yeraltı suları aşırı derecede azalmakta ve bazı durumlarda havzalardaki göller tümüyle kurumaktadır. Ülkemizde son 40 yıl içerisinde yaklaşık 1,3 milyon hektar sulak alan ekolojik ve ekonomik özelliğini yitirmiştir. Türkiye’deki toplam sulak alanların 2,5 milyon hektar olduğu düşünüldüğünde son 40 yılda sulak alanlarının yarısını kaybettiğimizi söylememiz yanlış olmayacaktır.
  •      Baraj projeleri çoğu zaman hesaplananın üzerinde bir maliyetle tamamlanır. Buna ek olarak hidroelektrik santrallerden elde edilen ekonomik gelirin de çoğu zaman tahmin edilenin altında olduğu bilinmektedir.
  •       Baraj sahasında yaşayan insanlar, inşaatın başlamasıyla birlikte başka alanlara göç etmekte ve bu bölgeler önemli sosyo-ekonomik sorunların parçası olmaktadır. Geleneksel yaşam biçiminin ortadan kalkmasıyla, barajdan etkilenen topluluklar çoğunlukla kentsel alanlara taşınmakta ve taşındıkları bölgedeki yaşam koşullarına uyum sağlamakta zorluk çekmektedir. Ayrıca, taşınılan bölgenin taşıma kapasitesi ve altyapısı yetersiz olduğu durumlarda, bölgenin yerli halkıyla barajdan etkilenenler arasında sosyal çatışmalar oluşmaktadır. Barajlar nedeniyle yer değiştiren toplulukların karşı karşıya olduğu sorunlardan biri de kırsal yaşama dair geleneksel bilginin kaybıdır.                                                                 
  •        Akarsu akış düzeninin değişmesi, baraj haznelerinin büyük alanları su altında bırakması, yeraltı seviyesinin yükselmesi, toprağın tuzlanması ve haznede tutulan milin etkisiyle barajdan bırakılan temiz suyun akarsu yatak ve kıyılarında aşırı erozyona neden olması gibi sakıncalardır .Baraj haznelerinin kapladığı alanlar tarihi yapıların, tarım arazilerinin ve fiziki güzelliklerin geri dönüşü olmayacak şekilde yok olmasına neden olmaktadır.

·         Nehirlerin engellenerek, baraj gölü haline getirilmeleri baraj gölündeki suyun bir miktarının buharlaşması ile su içindeki tuz miktarı ve diğer minarellerin artmasına neden olmaktadır. Akarsudan göle geçişte su hızı difüzyon ve oksijen alma kapasitesinin düşmesine bağlı olarak doğal temizleme kapasitesi düşmekte göl, ötrifikasyon sürecine girmektedir .Göl su kalitesinde meydana gelen değişimler sucul canlı yaşamını değiştirmektedir.
·         Barajın fiziksel yapısının su ve kara ortamında göç yollarının kesilmesi, yaşama alanlarının su altında kalması ve bazı önemli türlerin yok olması sonucunda ekolojik etkiler ortaya çıkmaktadır. Yüksekten düşen sular nedeniyle hava azotunun aşırı doygunluk düzeyinde çözülmesi, balıklar için öldürücü olmaktadır.
·         Can suyu (ekolojik su, ekolojik denge suyu, mansap suyu) miktarı,kamulaştırmaların yol açtığı sosyal sorunlar, yapılacak olan şantiye binaları, kurulacak olan 670 kalıcı yapı ve tesisler, yollar, açılacak olan tüneller, malzeme alımları, çıkacak olan hafriyat,kırma taş tesisleri ve beton santralleri, inşaatlar ve trafikten kaynaklanan toz ve gürültü,katı atıklar, araç ve makinelere ait yağ ve yakıtlar, atık sular, enerji nakli hatları gibi birçok unsurun yörede yaşayan insanlar başta olmak üzere, evcil hayvanlar, tarım alanları, doğal bitki örtüsü ve yaban hayvanlarına doğrudan veya dolaylı olarak zarar verecek olması.

·         HES’ler balıkların göç yollarını da engelliyor. Su alma yapılarından geçerken yüzde 25 gibi bir balık miktarının kaybolması söz konusu. Dünyada sayısı 9 binden çok olan tatlı su balığı türünün yüzde 20’den çoğunun soyu son yıllarda tükendi ya da tükenmek üzere. Su kaynaklı hastalıkların yaygınlaşması da insanlar için ciddi bir tehdit. Sulama sistemlerindeki bu barajlardan temin edilen tarımsal sulama yapıldığında parazit, sıtma gibi hastalıkları yapan canlılar için uygun koşullar olduğu için bu bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Burada sümüklü böcek flistozom paraziti ve insan arasındaki dengenin de bozulmasıyla bu hastalığın da yayılma riski artmış oluyor. Yine baraj göllerinde yaşayan balıklarda civa zenginleşmesi görülen bir risk.Bu da çeştli sağlık sorunlarıyla karşılaşmamıza neden oluyor. Su ile taşınan toprak ve besin azaldığı için tarım toprakları yeterince beslenemiyor. Ayrıca, sulama amacıyla uygulanan bu baraj projelerinde tuzluluk ve alkalinler yüzünden toprak veriminin azalması ve verimli toprak arazilerimizin de kaybedilmesi tehdidiyle de karşı karşıyayız. Su sisteminin döngüsünde HES’ler ciddi bir etki yapıyor. Suların kullanılması, yeryüzüyle buluşmadan borularla uzaklaştırılarak başka amaçlarla kullanılması, yer altı sularıyla buluşamadıkları yeraltı sularının beslenmesine ve yeraltı sularımızı uzun vadede de kaybetmemiz gibi bir risk taşımaktadır.

http://webtv.hurriyet.com.tr/2/39834/0/1/salarha-deresi-nde-toplu-balik-olumleri.aspx

Kaynaklar:

http://web.ogm.gov.tr