13 Ocak 2013 Pazar

Öneri Filmler

THELMA & LOUİSE


 Yönetmen: Ridley Scott

Oyuncular: Susan Sarandon,Geena Davis,Brad Pitt

Tür: Macera,Gerilim,Aksiyon,Dramatik Komedi

Ülke: ABD

Süre: 2 saat 9 dk




Erkek arkadaşından bıkan Arkansaslı garson kız Louise (Susan Sarandon), ihmalkar ve cinsiyet ayrımcısı kocasıyla birlikte sıkıcı bir hayatı olan arkadaşı Thelma’yı (Geena Davis) ayartır. Birlikte özgürlükle dolu bir haftasonu araba seyahatine çıkarlar.İlk uğrak yerleri olan barda gevşeyip dansederler ve yöre erkekleriyle eğlenip hoş bir akşam geçirirler. Ancak bir adam Thelma’yı park yerine kadar izleyip tecavüze yeltenince Louise yetişip onu öldürmek zorunda kalır. Polisin kendilerine hiç bir zaman inanmayacağı paranoyasına kapılan kadınlar kaçmaya karar verirler ve bir anda kanun kaçağı durumuna düşerler. Son olaylardan kötü etkilenen Thelma kafayı toparlamak için genç bir kovboy olan J.D (Brad Pitt) ile bir gecelik ilişki yaşar ve işler daha da sarpa sarar.
İzlemeye değer mutlaka izleyin...


KUTUP ÇİZGİSİ AŞIKLARI



Orjinal Adı: Los Amantes del Circulo Polar

Yönetmen: Julio Medem

Oyuncular :Najwa Nimri,Fele Martinez,Nancho Novo...

Tür: Dram

Süre: 1 sa 52 dk

Ülke:İspanya,Fransa

Ana ve Otto’nun tüm hayatları, nerede olurlarsa olsunlar, sanki bir şekilde birbirleriyle bağlantılı gibi sürmektedir. Çok önceden Madrid’teki bir okulun çıkışında tanışan ikiliyi aralarına giren zaman ya da mesafe ayıramayacaktır. Bir zamanlar sadece bir kaçamak zevkten can bulan bu ilişki gün geçtikçe derin bir aşka dönüşecektir. İkisi de zamanla asla ayrı kalamayacakları ‘o’ günün bir gün geleceğini bilerek, hayata dair umutları yükleneceklerdir. 



DUVAK

 Orjinal Adı:The Painted Veil

Yönetmen:John Curran

Oyuncular:Naomi Watts,Edward Norton..

Tür:Romantik,Dram

Ülke:Kanada,ABD,Çin


Bu aşk hikayesinde Kitty, genç, zeki, utangaç ve biraz da duygusuz bir tavrı olan Dr. Walter Fane ile evlidir. Doktorun uzmanlık alanı enfeksiyona neden olan hastalıklardır. İşine fazlası ile düşkün olması karısının mutsuzluğuna neden olmaktadır ki Walter bunu, karısının kendisini aldatmakta olduğunu keşfettiğinde bile anlayamaz. Aksine intikam arzusu ile dolar. Dahası bu konuda öylesine acımasızlaşır ki bu intikamı farklı bir yöntemle gerçekleştirmeyi planlar. Çin’de herkesi öldüren bir kolera salgınının olduğu bir köyde hekimlik yapmayı kabul eder. Karısı da onunla gitmek zorundadır. Ölüm döşeğinde var olmaya çalışan bu köydeki insanlar arasında deneyimleyecekleri hayat onlar için de büyük bir dönüşüm anlamını taşımaktadır.
Duvak,kendini kanıtlamış iki oyuncuyla kusursuz bir film.



UYANIŞLAR

 Orjinal Adı: Awakenings

Yönetmen:Penny Marshall

Oyuncular :Robert De Niro,Robin Willeams...

Tür: Dram

Ülke: ABD

Süre: 2 saat

Oliver Sacks’ın kendi hayatını kaleme aldığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanan film, ömrünü bilime adayan asosyal bir doktorun, icat ettiği bir ilaç sayesinde değiştirdiği yaşamları anlatır. Nörolog Malcolm Sayer, yeni çalışmaya başladığı bir hastanede, daha önce görmediği tarzda bir hastalığa sahip bir grup hastayla karşılaşır. Bu insanlar uzun yıllardır hareket etmeden yatağa bağlı bir şekilde uyku modundadırlar. Doktor Malcolm bir konferans esnasında tanıtılan bir ilacın bu hastalığı da iyileştirebileceğini düşünür ve bu hastalar üzerinde uygulamaya başlar. Uyandırılıp hayata dönen ilk hasta Leonard Lowe olur. 

Robin Willeams ve Robert De Niro, harika iki oyuncu.Başka söze gerek yok.


GİT BAŞIMDAN


 Orjinal Adı : Due Date

Yönetmen:Todd Philips

Oyuncular: Robert Downey Jr.,Zach Galifianakis

Tür : Komedi

Ülke: ABD

Süre: 1 saat 40 dk




Peter Highman beş gün sonra karısı doğum yapacak ve ilk çocuklarını dünyaya getirecek bir baba adayıdır. Peter Atlanta’dan doğuma yetişmek ve karısının yanında olmak için uçağını yakalamaya çalışırken, birden tüm programı alt üst olur. Sonunda, kendisini Ethan Tremblay’in arabasında bulur. Zamanında doğuma yetişebilmek için tüm ülkeyi bir uçtan diğerine bu yeni yol arkadaşı ile aşmak durumundadır. Ethan ve köpeği ile yolculukları, birkaç arabanın hurdaya döndüğü, birçok arkadaşlığın bozulduğu ve Peter’ın sinirlerinin iyice gerildiği bir maceraya dönüşür.





9 Ocak 2013 Çarşamba

Enzim nedir


                                                                
Kimyasal reaksiyonları hızlandıran bileşiklere katalizör denir. Enzimler metabolizma reaksiyonlarının pek çoğunu hızlandıran protein yapısında biyolojik katalizörlerdir(Katalitik RNA molekülleri dışında bütün enzimler proteindir). Hücrelerde organik maddelerin yapılması ve yıkılması, sindirim, kas kasılması, hücre solunumu, sinir uyarılarının gönderilmesi ,gibi önemli faaliyetler çeşitli metabolizma reaksiyonlarının sonucudur ve bu reaksiyonlar enzimlerin katalitik etkisiyle mümkün olmaktadır. Aksi durumda bu reaksiyonlar çok yavaş ilerler .Kelime anlamıyla enzim "maya=ferment" anlamına gelmektedir. İnsanlar çok eski zamanlardan beri  enzimatik reaksiyonlardan yararlanmışlardır. Örneğin; şarap, yoğurt, ekmek, sirke, boza yapımında yine canlılar tarafından üretilen enzimlerden yararlanmışlar, fakat bu olaylarda enzimlerin katalitik etkilerinin nasıl olduğunu bilememişlerdir. Enzimler reaksiyon hızını arttırırlar. Örneğin; dakikada 36 milyon molekülü değişikliğe uğratabilmektedir. Hücre dışında da etkinliklerini korurlar. Yalıtılan enzimlerin tümü protein yapısındadır ya da protein kısmı bulundururlar. Bir molekül katalaz enziminin parçaladığı H2O2'i demir atomu yalnız başına ancak 300 senede parçalayabilir. Ya da mol başına aktivasyon enerjisi için 18.000 kalori vermek gerekir. Kolloyidal platin bu aktivasyon enerjisini 11.700 Kal./Mol.'a, katalaz enzimi de 5500 Kal./Mol.'a düşürür. Bazı enzimler çok özgüldür; yalnız bir substrata etki eder. örneğin, üreaz yalnız üreye etki ederek onu amonyak ve CO2'de parçalar. Halbuki bazıları çeşitli substratlara etki eder; dolayısıyla daha az özgüldürler, örneğin peroksidaz başta hidrojen peroksit olmak üzere birçok bileşiğe etki eder. Bazı enzimler yalnız bazı bağlar için özgüldür, örneğin pankreastan salgılanan lipaz, yağlardaki ester bağlarına etki eder. Enzimlerin bir kısmı sitoplazmaya serbestçe dağılmış olarak, diğer bir kısmı da hücredeki bazı yapılara sıkıca bağlanmış olarak bulunur. Enzimler 12,000 ila 1,000,000 molekül ağırlığı arasındadır. 

Eksiklikleri veya aşırı aktiviteleri bazı genetik hastalıkların sorumlusu olabilir.Bazı enzimlerin aktivitelerinin ölçülmesi, yine bazı hastalıkların tanısında önemlidir. (Pankreas iltihabında "Pankreas amilaz" enzimi yükselir.Kemik teşekkülünün arttığı kemik hastalıklarında serumda "Alkalen fosfataz" enzim düzeyi artar. Paget hastalığında bu artış normalin 20 katına yükselebilir.Asit fosfataz enzimi ise en çok erkeklerin prostat bezinde bulunur. Prostat tümörlerinde bu enzim düzeyinde yükselme olur, böylece teşhis için belirleyici özellik gösterir.) Vücudumuzdaki binlerce enzimden bir tanesinin bozuk çalışmasının ölümcül bir hastalığa yol açabilmesi enzimlerin ne derece önemli olduklarını gösterir.Bunun bir örneği, fenilketonuria hastalığının en yaygın olan tipidir. Fenilalanin yıkımının ilk adımını katalizleyen Fenilalanin hidroksilaz enziminin bir amino asidindeki mutasyon, fenilanin ve ilişkili ürünlerin vücutta birikimine yol açar. Hastalık tedavi edilmezse bu zekâ geriliğine yol açar.Bir diğer örnek, DNA tamir enzimlerinin genlerinde germ hücresi mutasyonları olunca, kseroderma pigmentosum gibi kalıtsal kanser sendromlarına neden olmasıdır. Bu enzimlerdeki kusurlar kansere yol açar, çünkü vücut genomdaki mutasyonları daha zor tamir edebilir. Bu yüzden mutasyonlar yavaş yavaş birikir ve bu, hastada çok çeşitli kanser tiplerinin gelişmesiyle sonuçlanır.Birçok ilaç enzimler üzerinden etkisini gösterir.Ayrıca kimya endüstrisi, yiyecek işlenmesi ve tarımda önemli kullanıma sahiptir. Bazı enzimler endüstriyel amaçla kullanılırlar, örneğin,antibiyotik sentezinde. Ayrıca bazı ev ürünlerinde biyokimyasal tepkimeleri hızlandırmak için enzim kullanılır (örneğin, çamaşır tozunda bulunan enzimler lekelerdeki protein ve yağları parçalar).

Enzimlerin Adlandırılması

Etki ettiği maddenin sonuna "Ase = Az" eki getirilerek ya da katalizlediği tepkimenin çeşidine göre adlandırılırlar. Örneğin, kitine etki eden kitinaz enzimi, sükrozu parçalayan enzime "sükraz", fosfor ekleyen enzime "fosforilaz" veya laktozun iki üniteye parçalanma reaksiyonunu katalize eden enzime "laktaz" denilir. Dekarboksilasyon reaksiyonu katalize eden enzime "dekarboksilaz" denir .Enzimler etkili olduğu substratın sonuna "litik" eki getirilmek yoluyla da isimlendirilirler. Örneğin proteinleri parçalayan enzimlere "proteazlar" denildiği gibi "proteolitik enzimler" de denilir. Lipitleri veya lipoidleri parçalayan enzimler "lipolitik enzimler" diye adlandırılırlar. Bu çeşit adlandırma daha çok geniş enzim sınıfları için kullanılır .

Çok defa renksizdirler, bazen sarı, yeşil, mavi, kahverengi ya da kırmızı olabilirler. Suda ya da sulandırılmış tuz çözeltisinde çözülebilirler. Fakat mitokondrilerde bulunan enzimler lipoproteinler ile bağlandığından (bir fosfolipit-protein kompleksi) suda çözünmez. Enzimlerin etkinlikleri akıllara durgunluk verecek derecededir; örneğin, sığır karaciğerinden elde edilen ve bir molekül demir içeren katalaz enzimi, bir dakikada, O C°'de 5.000.000 hidrojen peroksit (H2Cy molekülünü H2O ve 1 /2 O2'ye parçalayabilir. Eksiklikleri veya aşırı aktiviteleri bazı genetik hastalıkların sorumlusu olabilir.Bazı enzimlerin aktivitelerinin ölçülmesi, yine bazı hastalıkların tanısında önemlidir.Birçok ilaç enzimler üzerinden etkisini gösterir.Ayrıca kimya endüstrisi, yiyecek işlenmesi ve tarımda önemli kullanıma sahiptir.

Enzimlerin Yapısı ve Tanımlar

Enzimlerin etkileyip değişikliğe uğrattığı moleküle "substrat" adı verilir. Enzimin substratı ile reaksiyon verdiği bölge aktif bölge (aktif merkez)olarak adlandırılır. Enzim biyokimyasal reaksiyonda substratı değiştirip ürüne dönüştürürken kendisi hiç değişikliğe uğramaz. Enzimler substrat dediğimiz molekülden reaksiyon sırasında ya bir ya da birkaç atomu veya fonksiyonel bir grubu koparır yada substrata ekler. Enzimler canlı hücreler tarafından biyolojik koşullarda sentez edilirler, fakat aktivite göstermeleri için hücre içinde bulunmaları gerekmez. Enzimlerin protein kısmına apoenzim denir. Apoenzim ısı ile kolayca denatüre olur Enzimlerin bazıları basit proteinlerdir. Bunların katalitik etki gösteren kısmı doğrudan doğruya proteinin polipeptit zinciridir.Enzimlerin aktivite göstermeleri için gerekli olan ve protein yapısında olmayan genellikle metal iyonlarından meydana gelmiş olan yan gruplarına kofaktör adı verilmektedir. Pek çok enzim kofaktör olarak Cu+2, Fe+2, Zn+2 ve Mg+2 iyonlarına gereksinim duyar. Enzimlerin aktivite göstermeleri için gereksinim duydukları organik moleküllere ise "koenzim" adı verilmektedir. NAD, FAD, B vitaminleri gibi organik yapılardır.Koenzimlerin öncül molekülleri vitaminlerdir. Eğer enzim koenzimi veya kofaktörü ile birlikte ve katalitik bakımından tamamen aktif durumda ise, enzimin bu haline holoenzim adı verilmektedir. Eğer koenzim ve kofaktör enzimden ayrılacak olursa ve enzimde inaktif hale gelirse, enzimin bu haline de apoenzim adı verilmektedir. Bazı durumlarda koenzim kısmı apoenzim kısmına kuvvetlice (kovalent) bağlanmıştır; bu sıkı bağlanan kısma "Prostetik Grup"; prostetik  grupla  apoenzim kısmının her ikisine birden de "Holoenzim" denir. Kimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için tepkimeye girecek madde moleküllerinin aktifleşmesi ve belirli enerji düzeyine ulaşması gerekir.Tepkimenin başlamasını sağlayan bu enerji düzeyine Aktivasyon enerjisi adı verilir.Aktivasyon enerjisi tepkimeye göre farklı değerler alır.Ortam sıcaklığını artırmak aktivasyon enejisine ulaşmayı sağlar ve tepkimeyi hızlandırır.Tepkimeyi hızlandırmanın bir yolu da katalizör kullanmaktır.Katalizör, tepkimeye girerek tepkime hızını artıran, fakat kendisi etkilenmeyen ve tükenmeyen kimyasal maddelerdir.Katalizörler tepkimenin aktivasyon enerjisini düşürürler.Canlılarda,tepkimenin gerçekleşmesi için ortam sıcaklığını artırmak, olumsuz sonuçlar doğuracak,yüksek sıcaklıktan canlının yaşamı sona erecektir. Enzim substratına nonkovalent olarak bağlanır (zayıf bağlarla). Bu bağlanma için gerekli enerji bağlanma enerjisidir. Bu enzim substrat etkileşimini stabilize eder ve reaksiyon aktivasyon enerjisini düşürür.




Enzim Aktivitesi: Belirli bir zamanda ve belirli başlangıç şartlarında, bilinen bir enzim miktarının etkisiyle değişime uğrayan substrat miktarının ölçülebilmesiyle ifade edilen değerdir.







Enzim–Substrat Birleşme Modelleri

Anahtar kilit modeli: Enzimler hangi tepkimeyi katalizledikleri ve bu tepkimeye hangi substratın girdiğine çok büyük bir özgüllük gösterirler. Bunun nedeninin, enzim ve substratının birbirine tam uyan tamamlayıcı geometrik şekilleri olmasından dolayı olduğu öne sürülmüştür.Bu fikre sıkça "anahtar kilit" modeli olarak değinilir.

İndüklenmiş uyum modeli: Enzimler göreli olarak esnek yapılar olduklarına göre, substrat enzimle etkileşirken aktif merkezin şekli sürekli olarak substrat tarafından değiştirilmektedir.Bunun sonucu olarak, substrat sadece hareketsiz bir aktif merkeze bağlanmıyor, aktif merkezi oluşturan amino asit yan zincirleri biçim alarak enzimin katalitik işlevini yerine getirmesini sağlıyorlar. Bazı durumlarda, örneğin; glikozidazlarda, substrat molekül de aktif merkeze girerken şeklini biraz değiştirir. Substrat tamamen bağlanana kadar aktif merkez şeklini değişitirir, o noktada en son şekil ve yükü belirlenmiş olur.




Enzimlerin Sınıflandırılması

           1.      Oksidoredüktazlar: Oksidasyon-redüksiyon yani yükseltgenme-indirgenme reaksiyonlarını katalize eden enzimler bu sınıftandır.
         a) Dehidrogenazlar: Elektron kazandırıcı tepkimeleri etkilerler.
b) Oksidazlar: Elektron kaybeden tepkimeleri etkilerler.
2. Transferazlar: Fonksiyonel  bir  grubun  transfer  reaksiyonunu  katalize  eden enzimlerdir.

3. Hidrolazlar: Bir molekül su sokmak suretiyle ya da su molekülü aracılığıyla moleküllerin yıkılmasını sağlayan enzimlerdir. Ester, peptit, asit anhidrit ve glikozidik bağlarına etki ederler.

  Üre + H2O à CO2 + 2NH3

4. Liyazlar: Bu enzimler C-C, C-O ve C-N arasındaki bağların hidrolizden ve oksidasyondan farklı bir yolla kırarlar veya bu atomlar arasına bir çift bağ ilave ederler.

5. İzomerazlar: Molekül içinde değişiklik yaparak onun uzayda dizilişini değiştiren enzimlerdir. Örneğin;razemaz, epimeraz.

      L-Alanin à D-Alanin

6. Ligazlar (Sentetazlar): Enerji kullanarak substrat moleküllerinin birbirine bağlanmasını; örneğin amino asitlerin ve yağ asitlerinin aktifleşmesini sağlarlar.

Enzimlerin Çalışmasına Etki Eden Faktörler


Ph:Enzimler pH değişimine karşı çok duyarlıdırlar. Genellikle çok fazla asidik ve alkalik ortamda etkisizdirler. Bazı hallerde enzimler en yüksek etkinliği belirli bir pH derecesinde gösterirler. Bu pH derecesine "Optimum pH" denir. Örneğin, proteini parçalayan pepsin, midenin 2 pH'lık asidik ortamında maksimum çalışır; buna zıt olarak pankreastan salgılanan ve yine protein sindiriminde rol alan tripsin, ancak 8,5 pH'de optimum olarak çalışabilir. pH'la ilgili olmasının nedeni, yapılarında proteinleri  
taşımalarındandır.



Enzim Konsantrasyonunun Etkisi:Enzim reaksiyonunun hızı, genel olarak enzimin konsantrasyonu ile orantılıdır. Enzime miktarı arttıkça reaksiyon hızı paralel olarak artar.


Substrat Konsantrasyonunun Etkisi: Sabit enzim konsantrasyonunda, enzim reaksiyonunun hızı belirli bir noktaya kadar substratkonsantrasyonu ile artar, bundan sonra substrat konsantrasyonunun artması ile reaksiyon hızıdeğişmez.


Substrat Yüzeyi : Enzim etkinliği substratın dış yüzeyinden başladığı için, substrat yüzeyi arttıkça tepkimenin hızıda artar.Bu yüzden, kıyılmış et aynı miktar parça etten daha kolay sindirilir.Besinlerin dişlerle parçalanması da enzimlerin etki yüzeyini artırır, reaksiyonun toplam süresini kısaltır.





Sıcaklık: 10 °C yükseldiğinde tepkime hızı iki misli artar; yani tepkime hızının yükselmesi, sıcaklıkla doğru orantılıdır. Fakat belirli bir noktadan itibaren düşmeye başlar ve tamamen durur. En iyi çalışabileceği sıcaklığa Optimum Sıcaklık denir. Yüksek sıcaklıklarda enzimler etkisizdirler (genellikle 55-60 °C'de). Bazı ılıcalarda yosunlar 80 °C'de yaşabilirler; fakat bunun üzerindeki sıcaklıklarda enzimleri tamamen koagüle olur ve bir daha etkili hale geçemez. Optimum noktanın biraz üzerinde enzimler etkisiz olmasına karşın, sıcaklık düşünce tekrar etkili hale geçebilirler. Fakat bu sıcaklığın devamı ya da sıcaklığın biraz daha yükselmesi enzimlerin etkinliğini sonsuz olarak ortadan kaldırır. Enzimlerin etkisiz hale geçmeleri ile proteinlerin koagüle olması arasında büyük bir ilişkinin olması, onların, büyük bir kısminin proteinlerden yapıldığım kanıtlar. Doğal olarak enzimler, proteinlerin bir kısmı gibi üçüncül yapıya sahiptir veya en azından moleküllerinin bir kısmı bu yapıdadır. Fakat yüksek sıcaklıklarda bu helozonik ya da üçüncül yapı parçalandığından ya da birbiri üzerine yığıldığından, protein koagüle olur ve enzim etkisiz hale geçer (sütün kaynatılmasında, bakteri enzimlerinin etkisiz hale geçmesi ile ekşime önlenir; bu yoldan teknikte büyük ölçüde yararlanılır; konserve vs. yapımında). Düşük sıcaklıklar enzimin etkinliğini azaltır. 0°C'de enzim ya hiç ya da pek az işlev gösterir; fakat soğuğun enzimin yapışım bozduğu görülmemiştir. Sıcaklık eski hale döndüğünde etkinlik yine başlar (dondurmak suretiyle besin maddelerinin saklanması, yine enzimlerin etkisiz hale geçirilmesiyle sağlanır), insan vücudunda, daha doğrusu sabit sıcaklıklı hayvanlardaki enzimler çoğunluk 37°C'de optimum etkindirler. Daha yüksek sıcaklıklarda (çocuklarda 42, yetişkinlerde 41 °C) enzimler etkisizleşirler; çok defa da koagüle olurlar.  

 İnhibitörler: Enzim etkinliğini durdurarak tepkime hızının sıfıra düşmesine neden olurlar.Örnek olarak Pb (kurşun),Hg(civa) gibi ağır metaller ve CN (siyanür) verilebilir.CN mitokondrideki ATP üretimini bloke eder ve bir kaç dakika içinde oksijenli solunum yapan canlının ölümüne neden olur.Birçok kimyasal madde enzimleri etkisiz hale getirir; örneğin, siyanit, solunumda önemli rol oynayan sitokrom oksidaz enzimini etkileyerek inhibe eder .Ölüm meydana gelebilir. Florit, glikozu laktik aside çeviren enzim kademelerine etki eder. Hatta enzimin bizzat kendisi zehir etkisi yapabilir; örneğin, 1 mg. kristal tripsin, farenin damarına enjekte edilirse ölüm meydana gelir. Bazı yılan, arı ve akrep zehirleri de enzimatik etki göstererek kan hücrelerini ya da diğer dokuları tahrip ederler.

Aktivatörler: Enzim etkinliğini artırarak tepkime hızının artmasına neden olan maddelerdir.Örnek olarak HCl ,Fe2+ verilebilir.Aşağıdaki örnekte HCl asitin Pepsinojeni aktive etmesi verilmiştir. Panzehirler, enzime bağlanmış olan zehiri kendine bağlayarak enzimin serbest kalmasını ve enzimatik reaksiyonların normal seyrinde devam etmesini sağlar.

   Pepsinojen + HCl à PEPSİN


Suyun Etkisi: Enzim reaksiyonunun gerçekleşebilmesi için ortamda belirli oranda su olması gerekir. Çünkü moleküllerin birbirine çarparak reaksiyonu gerçekleştirebilmesi için hareketi sağlayacak sıvı bir ortamın olması gerekir. Tohumlarda su miktarı az olduğundan reaksiyonlarda minimal seviyede gerçekleşmektedir.Genellikle % 15'in altında su içeren ortamlarda, enzimler işlev göstermezler. Reçel ve pekmez yapımında bu faktör önemlidir. Sulandırılan reçelin, balın ya da pekmezin vs.'nin mayalanması ve ekşimesi bu yüzdendir. Hatta tahıl alımlarında su oranının % 15'in altında istenmesi de bu nedene dayanır.

KAYNAKLAR


HAZIRLAYAN:GAMZE NAR
          




5 Ocak 2013 Cumartesi

Bazı Hastalıklar


Prosopagnosia(Yüz Körlüğü)

             Prosopagnosia (Yunanca Prosopon yüz + agnosia kayıtsızlığı), yüz körlüğü olarak da adlandırılan insan yüzleri tanıyamama, ayıramama durumudur. Prosopagnostikler göz, burun, ağız gibi yüzün her parçasını tek tek görebilmekle birlikte birbirleri ile ilişkisini kuramamaktadırlar. Genelde prosopagnostikler kişileri ayırt etmek için ses, saç, vücut şekilleri gibi ek özellikleri kullanırlar. Yüzün tanınması beyin işlevlerinden biridir. Beynin yüz tanıma ile ilgili bölümlerinde genetik bir bozukluk olduğu biliniyor. Yüz körlüğü, nörolojik bir rahatsızlıktır.Bu kişiler karşılarında bir yüz olduğunu görürler ancak bu yüzün kime ait olduğunu bilemezler. Aynada kendi yüzlerini ya da aile üyelerinin yüzlerini bile tanımakta güçlük çekerler. Uzun süredir evli olan çiftler bile eşlerini tanıyamamaktadırlar. Kişileri, yüzlerinden değil ses tonlarından yada onlara özgü durumlardan (dövme, vücut şekilleri vb.) ayırt etmeye çalışırlar.Prosopagnosia vakalarının hepsi aynı değildir. Kimi sadece yüzleri tanıyamıyor. Bununda dereceleri olduğu biliniyor. Dr. Oliver Sacks’ın “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında Prosopagnosia hastası bir adamın hikayesi anlatılır. Muayenesi biten adam şapkasını aramaya başlar ve şapka diye karısının başını tutup çekmeye başlar…Prosopagnosia hastaları çevreye uyum sağlayabilmek için değişik stratejiler izlemek durumunda kalıyorlar. Örneğin, caddede yürürken düşünceye dalmış taklidi yapmak, içlerinde tanıdığım kişiler olabilir düşüncesiyle herkese yakın davranmak ya da sosyal ortamlardan olabildiğince uzak durmak gibi.ABD ve İngiltere’de yapılan çalışmalarda prosopagnosia’nın görülme sıklığı %2 oranda bulunmuş.
           Tara Fall adlı bir kadın "yüz körlüğü" hastalığından dolayı kendi iki oğlunu bile tanıyamıyor.Fall gördüğü kişilerin yüzünü bir dakika içerisinde unutuyor, bu yüzden elbise, ruj rengi, mücevher ve diğer detayları aklında tutarak insanları hatırlamaya çalışıyor.

Aquagenic urticaria (Su Alerjisi)

      Az rastlanan bir cilt problemidir. Hastalık sürecinin tamamen bilinmemesine rağmen hastalığın suda mevcut kimyasallar, mineraller ve demire karşı aşırı duyarlılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Hastanın su ile herhangi bir şekilde temas etmesi birkaç dakika ya da saatlerce süren kızarıklıkların oluşmasına neden olur. Suyun türü ve sıcaklığı da hastalığın belirtilerini etkileyebilir. Doktorlar henüz şu alerjisine karşı etkili bir tedavi geliştirememişlerdir. Alerjisi bulunan kişi nemli şartlardan, yağmurdan ve hatta kendi ter ve göz yaşından bile kaçınmalıdır. Duşta çok uzun süre kalmamalıdır ve duş alma sıklığı en aza indirilmelidir.
       İngiltere’de yaşayan Katie Dell, yüzmekten, bulaşık yıkamaktan, yıkanmaktan, hatta ağlamaktan bile çekiniyor; çünkü suya alerjisi var. Dünyada sadece 35 kişide görülen “aquagenic urticaria”dan muzdarip olan 27 yaşındaki Dell’e 16 yaşında, bademcikleri alındıktan sonra teşhis konulmuş. Dans eğitmenliği yaptığı işinden terlediği ve sık yıkanmak zorunda olduğu için ayrılan Dell, “Kendimi evde hapis gibi hissediyorum. Yatağıma uzanıp ağlamak geliyor, ama yapamıyorum. Bu hastalık beni öldürecek diye korkuyorum” diyor.

2 Ocak 2013 Çarşamba

İlginç Hayvanlar


Boyalı Kaplumbağa

Kuzey Amerika'da en yaygın olan kaplumbağadır.Soğuk iklimde yaşayan tatlı su kaplumbağası türü olan boyalı kaplumbağalar(chrysemys picta) sonbaharda derin bir nefes alıp dibe dalarlar ve ilkbahara kadar bir daha su yüzüne çıkmazlar. Bu geçen sürede adeta kış uykusuna yatmış gibi oksijensiz bir şekilde çamura batmış halde kalırlar. Bütün omurgalıların oksijene ihtiyaç duyduğu göz önüne alınırsa, bunların çamur içinde uzun bir süre canlı kalabilmeleri ilginçtir.
Bu tür kaplumbağalar, 3°C’- de en az üç ay oksijensiz kalabilmektedirler. Sonra tamamen normal hayatlarına dönebilirler. Oksijensiz glikoliz (şeker yıkımı) ile enerjilerini sağlarlar. Oksijen yokluğu ve düşük sıcaklık sebebi ile metabolizmaları yavaşlar, dolayısıyla enerji ihtiyaçları çok azalır. Hata bu azalma kalp atış ritmini 10 dakikada bir atıma kadar düşürür; depo glikojenin harcanması yavaş olur.
Uzun süren oksijensizlik döneminde hayvanın beyin ve vücut dengeleri de bozulur; fakat bu durum yavaş gelişir. En düşük seviyede korunan fonksiyonlar, sistemi çalışır halde tutmaya yeter ve tekrar solunum başladığında ve oksijen hücrelere ulaştığında, bozulmuş olan dengeler hızla düzelir. Sonuçta normal fizyoloji tekrar sağlanmış olur.




Karadul Örümceği (Latrodectus mactans)

Dişi, çiftleşmeden sonra çoğu zaman erkeğini yediğinden dolayı karadul olarak  bilinir. Dişisi, kuvvetli bir zehire sahiptir.Örümceğin ısırması halinde  şiddetli krampları, karın kaslarının tahta sertliğinde olması, göğüste sıkıntı ve 24 saatten sonra solunum zorluğu oluşur. Her yıl karadul ısırmasından 15 insan ölmektedir.




Pigme Marmoset

Dünyanın en küçük maymun türü olan pigme marmosetler kuyruk dahil 30 santimetre uzunluğa sahiptirler. Genelde 10'lu gruplar halinde yaşayan hayvanların vucut ağırlıkları 50 veya 100 gram arasında değişir.





Aye Aye
Büyük ve geniş iki kulağı vardır. Yüzünün kısa ve çeneye doğru küçük olması onun duyma yetisinin gelişmiş olduğunu gösterir. Zaten bu sebeple kulakları yüzüne oranla büyüktür. El ve ayak parmakları çok uzundur ancak orta parmakları diğerlerine oranla üç kat daha uzundur. Ayak baş parmakları hariç tüm tırnakları uzun ve pençe şeklindedir. Böcek larvaları da hoşuna giden besin kaynaklarındandır. Kurtçukları ve larvaları yemek için sahip olduğu uzun orta parmaklarını kullanır. Ağaç gövdelerine yada dallarına orta parmağıyla vurarak böcek yumurtalarının yerini tespit eder. Onları bulduğunda ise yine orta parmağının yardımı ile beslenmesini gerçekleştirir.



Aye-Aye'ler hakkında daha geniş bilgiye sahip olabilirsiniz..